Temaim:
Temimenin çoğuludur.
Temime:
Nazar boncuğu ve muska demektir. Çocukların veya büyüklerin boyunlarına asılan veya kötülüğü özellikle de göz değmesini gidermesi veyahut da fayda vermesi için ev ve arabaların üzerine asılan boncuk ve kemiktir.
Bu büyüsel malzeme "Nazara karşı çocuklara takılan alaca ve benekli göz boncuğuna denir.
(Mütercim Âsım, Kâmus, "t.m.m." mad., IV, 201.)
Nazardan ve ruhlardan korumak için Arapların çocuklarına taktığı şeydir".
(Luveys Ma'lûf, Müncid, "t.m.m." mad., I, 64, Beyrut, 1973.)
Temime; kulun, istenen ve arzulanan hayırlı işini tamamlanması veya zararı kendisinden savması için boynuna astığı veya edindiği, onda sebep olduğuna inandığı şeydir. Çünkü Allah-u Teâlâ o şeyi ne şer’î, ne de kaderi bir sebep kılmıştır.
O halde temime (muska ve nazarlık), deriden, kâğıttan, boncuklardan veya ip gibi şeylerden edinilen ve göğüs, pazu ve bileğe veya evin kapısına veya arabaya veyahut da herhangi bir yere asılan içerisinde zikir ve dualar olan muskalardır.
Bu, bazı kimselerin ishal ve kusma gibi iç hastalıkları gidermesi için karın bölgesine astıkları ve zamanımızda çokça gördüğümüz şeylerdir. Bazı kimseler arabasına ayı veya tavşanın başını koymakta veya arabasının dikiz aynasına boncuklar ve ağaçtan yapılmış tesbihler asmakta veya siyah kayışlar ve iplikler koymakta ve bunların trafik kazalarını savdıklarına, kötülük ve afetlere engel olduklarına inanmaktadırlar.
Bazıları da nazardan korunmak için içerisine küçük göz şeklinde zincir takmaktadırlar. Bütün bunlar, muska ve nazarlıkların tür ve şekilleridir ve hepsi de, eğer bu gibi şeylerin iyiliği sağlama ve zararı savmanın bir sebebi olduklarına inanıyorlarsa, şirktir!
Temime’nin Anlamları:
a) Göz değmesini engellemek için boyna takılan bir nesne.
b) Sırma yahut ipe dizilen alacalı, beyazlı, siyahlı boyuna asılan boncuktur.
c) İçerisine sure veya koruma duaları yazılan kolyedir.
d) Çocukların boyunlarına asılan muskadır.
Tivele:
Kadını kocasına, kocasını da karısına sevdirdiğini iddia ettikleri şeydir. Bu, bir tür sihirdir ve halk arasında muhabbet muskaları diye bilinir. Gerçekte bu, muskanın bir türüdür ve sihirbaz onunla şirki rukye ile rukye yapar. Böylelikle kadını, kocasına, kocasını da karısına sevdirir.
Diğerleri gibi Temîme de koruyucu uygulamalardan biridir. Araplar bununla çocuklarından ayn'ı (nazarı) uzaklaştırmış olduklarına inanırlardı. Oysa Resûlullah onu batıl saydı.
Temîme'nin tedavi veya koruma vasıtası olarak kullanımının yasaklandığına dair hadisler için bkz.:
Ebû Dâvud, Tıb 17, nr. 3883.,
İbn Mâce, Tıb 39, nr. 3530.,
İbn Mâce, Tıb, 39, nr. 3531.,
İbn Esîr, el- Câmi'u'l- Usûl, VII, nr. 5633.,
İbni Hibban 1412,
Ahmed bin Hanbel Müsned 1/381,
Ahmed bin Hanbel Müsned 17427,
Ahmed bin Hanbel Müsned 3615,
Albânî Silsiletu’l-Ehadisi’s-Sahiha 331,
Albânî Silsiletu’l-Ehadisi’s-Sahiha 1/492,
Tirmizi 2152,
Hâkim, Müstedrek, V, 305, nr. 7576,
Hâkim, Müstedrek, V, 305, nr. 7577.,
Hâkim, Müstedrek, V, 306, nr. 7578.,
Hâkim, Müstedrek, V, 597, nr. 8338.
Hakim, IV/216.
Kenzu'l- Ummâl, X, nr. 28312.
Kenzu'l- Ummâl, X, nr. 28418.,
Kenzu'l-‘Ummâl, X, Tıb, nr. 28552.,
M. Fuâd Abdülbâkî ta'liki, II, 1167.,
Heysemî, Mecme'u'z- Zevâid, V, 103.,
Ahmed, Müsned, VI, 461, nr. 18804.,
Ahmed, Müsned, IX, 524- 525, nr. 25426,
Tirmizî, Tıb, 24, nr. 2072,
İbn Esîr, el- Câmi'u'l- Usûl, VII, nr. 5728.,
İbn Esîr, el- Câmi'u'l- Usûl, VII, nr. 5729.,
1. Ruveyfia bin Sabit (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Ya Ruveyfia! Her halde benden sonra hayat senin için uzun olacak. İnsanlara haber ver ki; herkim, sakalına düğüm atarsa yahut boynuna göz değmemesi için boncuk (ve benzeri şeyler) takarsa yahut hayvan dışkısıyla veya kemikle istinca ederse, Muhammed o kimseden uzaktır!”
İstinca: Tuvalet temizliği.
(Nesei 5082, Ebu Davud 36, Ahmed bin Hanbel Müsned 4/108)
2. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Kim, nazar boncuğu veya muska takarsa Allah’a şirk koşmuştur!”
(Ebu Davud 3910, Tirmizi 1614, İbni Mace 3538, Ahmed bin Hanbel Müsned 4/156, Albânî Silsiletu’l-Ehadisi’s- Sahiha 430, 492)
3. Muğire b. Şu'be (r.a)'in babasından rivayete göre:
Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam şöyle buyurmuştur:
"Kim dağlanmak suretiyle tedavi olmaya çalışırsa ve muska taşıyarak tedavi olmak isterse, Allaha tevekkül etmekten uzaklaşmış demektir."
(Ebu Davud, Tıp:17, İbn Mace Tıp:39)
4. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Efsun yapmak, muska takmak ve muhabbet için okuyup üflemek şirktir!”
(Ebu Davud 3883, İbni Mace 3530, İbni Hibban 1412, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/381, Albânî Silsiletu’l-Ehadisi’s-Sahiha 331)
5. Peygamber (A.s.m) Muska takanların Biatını Kabul etmedi onlar muskayı atmadan da Biatları alınmadı.
Ukbe bin Amir el-Cuheni (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e on kişilik bir topluluk (heyet) geldi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dokuzu ile beyatleşti ve birinden el çekti!!!
Dediler ki:
- Ya Rasulallah! Dokuzu ile beyatleştin, bunu neden terk ettin!?
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
- “Şüphesiz ki onun üzerinde temime (muska) vardır!”
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onu eliyle kopardı ve onunla da beyat etti ve şöyle buyurdu:
- “Kim, temime (muska) takarsa, kuşkusuz ki Allah’a şirk koşmuştur!”
(Ahmed bin Hanbel Müsned 17427, Albânî Silsiletu’l-Ehadisi’s-Sahiha 1/492)
6. Temîme ve tivele (muhabbet hâsıl etmek için okumak veya üzerinde bir şey taşımak) şirktir. (Hadîs-i şerîf-En-Nihâye)
Zeynep (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Abdullah İbni Mesud (Radiyallahu Anh) çarşıda ihtiyacını gördükten sonra evin kapısına geldiği (eve gireceği) zaman, yanımızda kendisinin hoşlanmayacağı bir şeyle ansızın karşılaşmamak için öksürüp tükürürdü. Nitekim bir gün Abdullah aynı şekilde eve geldi ve kapının önünde öksürdü. Bu sırada yanımda yaşlı bir kadın vardı, bana humra (denilen bir veba çeşidine) karşı rukye yapardı. Yaşlı kadın Abdullah’ın sesini işitince korkusundan sedirin altına gizlendi.
Abdullah gelip yanıma oturdu. Bu sırada boynumdaki ipi görünce, bana:
- Bu ip nedir? Dedi.
Ben de dedim ki:
- Humreden dolayı onunla bana rukye yapılan bir iptir.
Abdullah hemen onu çekip koparıp attı ve şöyle dedi:
- Andolsun ki, Abdullah’ın ailesi şirkten uzaktır! Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i şöyle buyururken işittim;
- ‘Şüphesiz temaim ve tivele şirktir!’
Zeynep (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
- Allah’a yemin ederim ki, bir gün dışarı çıktım, biri bana baktı ve gözümden yaş aktı. Gözümü Yahudi bir kadına okuttuğum vakit yaş akması kesildi! Okutmayı terk ettiğim vakit ise gözümden yine yaş aktı!
Abdullah İbni Mesud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
- O ancak şeytanın işidir! Yahudi sana rukye yapıp sen şeytana itaat ettiğin vakit seni bırakıyor! Sen ona asi olduğun vakit parmağını senin gözüne sokuyor! Eğer sen, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yaptığı gibi yapsaydın daha hayırlı ve şifa bulmaya daha layık olurdun! Gözün ağrıdığı zaman, gözüne suyu serpersin ve şöyle dersin dedi.
"Ezhibil-be’se rabben’nasi eşfi ve enteş’şafi la şifae illa şifauke şifaen la yugadiru sekame"
Duanın Manası "Ey İnsanların Rabbi! Hastalığını giderip, şifa ver. Sen şifa verensin. Senin şifandan başka hiçbir şifa yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayacak şekilde şifa ver!"
(Ahmed bin Hanbel Müsned 3615, İbni Mace 3530, Ebu Davud 3883)
7. Abdullah b. Mes'ûd'un hanımı Zeynep'in gözü ağrıyor ve yaş akıyormuş. Bunun kesilmesi için bir ihtiyar kadına gözünü tedavi ettiriyormuş. Muhtemelen kadın bu uygulamayı bir ip vasıtasıyla yapıyordu ve adına rukye deniliyordu. Çünkü bir gün Abdullah eve geldiğinde evdeki ihtiyar kadın perdenin arkasına saklanmış. Abdullah hanımına dokununca karanlıkta eline ip gelmiş ve karısına "bu ne?" diye sorunca Zeynep de durumu kocasına şöyle anlatmıştır: "Bu benim için humra hastalığına karşı rukyedir", dedim. Abdullah bu ipi söküp attı ve "Abdullah'ın hâne halkı şirk mahsülü şeylere muhtaç değildir" dedi. Devamında "Resûlullah'ı, rukye, temîmeler ve tivele şirktir" derken duydum, dedi.
Ben de; "Bir gün dışarı çıktığımda bir adam gördüm. Ondan taraftaki gözüm yaşarmaya başladı. Ben de bu kadına rukye yaptırınca yaşarma duruyor, yaptırmadığımda yaşarıyor, dedim. O, "Bu şeytandır; ona uyduğunda (kadına rukye yaptırdığında) seni rahat bırakıyor, karşı çıktığında ise parmağını senin gözüne dürtüyor. Oysa Resûlullah'ın "Ezhibi'l- be'se…" diye başlayan duasını okusaydın senin için daha hayırlı ve muvafık olurdu" dedi.
(İbn Mâce, Tıb, 39, nr. 3530.)
(Bu rivayet bir önceki rivayetin farklı lafızlarla gelmiş halidir.)
("Allahümme Rabbe’n-nâsi! Ezhibi’l-be'se, veşfihi, ve ente’ş-şâfi. Lâ şifâe illâ şifâüke. Şifâen lâ yüğâdiru sekamâ."
"Allah'ım, ey insanların Rabbi! Sıkıntıyı gider, şifa ver. Şifayı veren ancak sensin. Senin vereceğin şifadan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki, hastalık nedir bırakmasın.")
(Buhârî ,Tıb 37)
8. Hamza (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
Ben, Abdullah bin Ukeym (Radiyallahu Anh)’in yanına girdiğimde yüzünde bir kızıllık vardı.
Bunun üzerine kendisine:
- Temime (muska) takmaz mısın? dedim.
Bunun üzerine Abdullah bin Ukeym (Radiyallahu Anh) bana:
- Temimeden (muskadan) Allah’a sığınırız! dedi.
Çünkü Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
- “Kim, (kendisine fayda verdiğine veya kendisinden zararı giderdiğine inanarak muska, nazarlık ve buna benzer) bir şey takarsa, Allah onu o taktığı şeyle baş başa bırakır!”
(Ahmed bin Hanbel Müsned, Tirmizi 2152, Hakim)
9. "Temîme (tamamlayıcı)'yi takanın isteğini Allah tamamlamaz, Ved'a (belayı savuşturan) takana ise huzur ve sükûnet vermez."
(Hâkim, Müstedrek, V, 305, nr. 7576, V, 597, nr. 8338.)
10. Hz. Peygamber: "Kim Ved'a takınırsa Allah onu korumaz, kim de temîme takınırsa Allah onun işini tamama erdirmez", buyurmuştur.
(Kenzu'l- Ummâl, X, nr. 28418.)
(VED'A: (الودعة) Ved'a kelimesi, denizden çıkarılan ve çocukların boynuna asılan deniz hayvanı kabuğuna verilen isimdir. Daha ziyade nazar değmesinden korunmak için takılır. Fiil olarak kullanıldığında, emaneten bırakmak, geçici olarak terk etmek, kesmek, durdurmak ve bir şeyi bir şey içinde korumak, muhafaza etmek anlamlarına gelir.)
Û'ZE: ( العوذة ) Bu sembolik malzeme de câhiliyye geleneksel korunma ve tedavi inancının izlerini kesin olarak yansıtan zengin çeşitlerden birisi olup adına "û'ze" denilmektedir. Ta'vîz ile aynı kökten gelen ve "sığınma" anlamında kullanılan bir türdür. Bu tür sığınma putların ve şeytanların isimleriyle hazırlanır.
(İbn Mâce, Tıb, 39, nr. 3530, M. Fuâd Abdülbâkî ta'liki, II, 1167.)
11. "Rukye, temîme ve tivele şirktir".
(Ebû Dâvud, Tıb, 17, nr. 3883.)
(Aynı hadis İbn Mâce'de sebeb-i tahdîs ile geçmektedir. "Sebeb-i tahdîs" tabiriyle kısaca, Resûlullah'ın vefatından sonraki dönemlerde, hadisin nakledilmesini gerektiren bir olayı veya talebi kasdetmekteyiz.)
12. Hz. Ömer döneminde Muska takan birinin Hz Ömer Temime Muskasını koparıp atarak "Sizler yoksa Peygamberin getirdiklerini duymadınız mı? Hala böyle Şeylerden Medet Umuyorsunuz?" Dedi.
“(İçerisinde sihre ya da küfre ihtimali bulunan anlaşılmaz sözleri) okuyarak (hasta) tedavi etmek, muska takmak ve sevgi ilacı yapmak şirktir."
(Ebu Davud, Tıb, 17)
"Okuyarak tedavi etme usulü (nün) göz değmesinden ve zehirli böceklerin sokmasından başka (hiçbir hastalıkta bu iki hastalık kadar olumlu tesiri) yoktur."
(Buhari, Tıb 17; Müslim, İman 374)
VÂHİNE: ( الواھنة ) Zayıflık ve gevşeklik anlamına geldiği gibi bu kelimenin dünyaya aşırı bağlanmak ve ölümden korkmak anlamları da vardır. Buna göre câhiliyye insanı bunu iki amaçla takmaktadır diyebiliriz. Birisi bedenen güç kazanmak diğeri de ruhsal olarak ölüm korkusundan kurtulmak. Yani bu vâhine ile sadece biyolojik değil aynı zamanda psikolojik olarak güç elde etmek istenmektedir. Çünkü aşağıdaki rivâyetin çeşitli tariklerinde yer alan "Ölürsen câhiliyye ölümü üzere veya fıtrata mugayir ölürsün" şeklindeki eklemeler bu anlamı desteklemektedir.
13. Vâhine hakkında Peygamberimiz, "Emâ innehâ lâ tezîduke illâ vehnen…, (Bak dikkat et! o senin zayıflığını artırmaktan başka işe yaramaz) buyurmuştur. Vâhinenin insana güç ve kudret verdiğine olan inancın, tevhid inancına aykırı olmasından dolayı Resûlullah şöyle buyurmuştur: " Bu şekilde bunun faydalı olduğuna inanarak ölürsen fıtrata mugayir ölmüş olursun".
(Heysemî, Mecme'u'z- Zevâid, V, 103.)
14. Bir rivâyette nakledidiği üzere bir kişi Resûlullah'ın yanına geldi. Pazusunda sarı bakır veya tunçtan bir halka vardı veya elinde sarı bakır ya da tunçtan yüzük vardı. Ona; "Bu nedir? diye sordu. Adam; "Bu, vâhine'ye karşı koruyucudur", dedi.
Resûlullah: "Çıkar onu. O senin zayıflığını artırmaktan başka bir işe yaramaz", dedi.
(İbn Mâce, Tıb, 39, nr. 3531.)
Hz. Peygamber'in ‘Imrân b. Husayn'in kolunda görüp de çıkarttığı sarı renkte (bakır) bir halka olan "Vâhine" (zindelik verici) vardı ki, yukarıdaki hadislere göre Resûlullah, Allah'a rağmen takılan bu şeyin insanı takatsız bırakacağını belirtmek istemiştir.
(İbn Mâce, Tıb, 39, nr. 3531; Müstedrek, V, 305, nr. 7577.)
15. İmrân b. Husayn'in anlattığına göre Resûlullah, elinde bakır halka olan bir adam gördü. "Bu halka ne?" diye sorunca adam, "Bu vâhineye (zayıflık, güçsüzlük) karşı koruma" dedi. Resûlullah da, "Çıkar onu! O, senin gücünü değil ancak güçsüzlüğünü artırır", buyurdu.
(İbn Mâce, Tıb, 39, nr. 3531.)
16. İsâ b. Abdurrahman, "Bir gün hasta olan Abdullah b. Ukeym'i ziyarete gittik ve ona bizden birisi, "Hastalığa karşı bir şey takınsaydın?" dedi. O da, "Bir şey takarım ama Resûlullah: "Kim bir şey takınırsa ona havale edilir (vukkile ileyh)" dediği için takmam dedi.
(Ahmed, Müsned, VI, 461, nr. 18804.)
17. İsâ b. Hamza (İsâ b. Abdurrahman b. Ebî Leylâ): "Abdullah b. Ukeym (Ebû Ma'bed el- Cühenî) hastaydı, ziyaretine gittim. Onda kızarıklık (Humre, yılancık) gördüm ve ona "Niye bir şey (temîme) takmıyorsun?" dedim. O da: "Allah korusun (ölüm ondan daha yakındır)", Resûlullah dedi ki; "Kim bir şey takınırsa işlerin vekâleti o şeye devredilir", şeklinde cevap verdi.
(Tirmizî, Tıb, 24, nr. 2072; İbn Esîr, el- Câmi'u'l- Usûl, VII, nr. 5728.)
18. Mâlik b. Enes'e muska ve hırz takınmaktan soruldu. O da bunuları takmanın şirk olduğunu söyledi. Kendisine İbn Ömer'den gelen bir rivâyeti zikretti: Resûlullah buyurdu ki; "Tiryâk (panzehir) içen veya temîme takanın başına gelen şeyden başkaları sorumlu değildir".
(İbn Esîr, el- Câmi'u'l- Usûl, VII, nr. 5729.)
19. Abdurrahman b. Ebî Leylâ'nın naklettiği bir haberde anlatılığına göre Abdullah b. ‘Ukaym el- Cühenî'de çıbanlar çıktı ve arkadaşları da ona, yahu "hırz" (koruyucu bir muska) taksan ya? dediler. Abdullah da "Canımın ona bağlı olduğunu bilsem bile öyle bir şey takmam. Çünkü Peygamber, bize onu takmayı yasakladı, diye cevap verdi.
(Kenzu'l-‘Ummâl, X, Tıb, nr. 28552.)
20. Yine Hâkim'in naklettiği bir rivâyette: " Adı Abdullah b. ‘Ukaym olan Ebû Ma'bed el-Cüheni hasta olunca oğlu kendisine: "İyileşmek için niye bir şeyler takınmıyorsun? deyince, babası da: Resûlullah: "Korunmak için birşeyler takanın hâli o taktığı şeye havale edilir" diyerek yasaklanan rukye, temime v.s.'nin mutlak gücüne inanıp, Allah'ın takdirine ve kudretine tevekkül etmeyen kişinin ihtiyaçlarına Allah'ın kefil olmayacağını vurgulamıştır.
(Müstedrek, V, 306, nr. 7578.)
NEFH (ÜFLEME): ( النفخ / النفخة ) Bize gelen rivâyetler arasında Hz. Peygamber'in:
21. "Dağlamanın yerine tekmîd, muska takınmanın yerine sa'ût, nefh (üfleme) yerine ledûd uygulayın", buyurduğu bildirilmektedir.
(Ahmed, Müsned, IX, 524- 525, nr. 25426; Kenzu'l- Ummâl, X, nr. 28312.)
22. "Dağlamanın yerine tekmîd, muska takınmak yerine sa'ût, nefh (üfleme) yerine ledûd uygulayın". "kim bir şey takınırsa, işleri (âkibeti) ona havale edilir".
(Tirmizî, Tıb, 24, nr. 2072.)
TEKMİD: Soğuk veya ılık su ile yapılan pansuman.
SAUT: Enfiye gibi burna çekilen ilâçlar.
ELİDDE - LEDUD: Hastanın ağzına dökülen ilaç.
Hastanın doktor ve ilâç aracılığıyla şifâ araması, ama doktoru ve ilacı, etkinin kaynağı değil, sebebi olarak görmesi, esas şifânın Allah'tan olduğunu bilmesi, Peygamberimizin (S.A.V.) emridir. Yine Peygamberimiz ilâcın, neşterle ameliyatta, bal şerbetinde ve dağlamada bulunduğunu bildirmiş, hiçbir hastaya nazarlık ya da muska tavsiye etmemiştir.
(Buhârî, tib 3, 4,15; Ibn Mâce tib 23; Müslim, selâm 71; Müsned I/245, NI/19, 343.)
Nitekim Rasûlullah Efendimiz:
"Nazarlık (Temime) takan şirk koşmuştur." buyurur.
"Allah kendisine ortak tanınmasını bağışlamaz, bunun dışındakileri dilediği kimseler için bağışlar."
(Nisâ 48.)
Çünkü nazarlık, hamail, ya da muska takanlar, kötülüklere karşı onların etkili olabileceğini sanırlar, işte bu şirktir. Halbuki, Allah`ın hiç affetmeyeceği tek günah kendisine şirk koşulmasıdır.
(Hakim IV/216.)
Peygamberimiz bu tür bir korunmayı tavsiye etmediği gibi, yapanlara da şiddetle karşı çıkmıştır. Bunlar gibi, çeşitli tılsımlı sözlerle okuyup efsun yapmalar da batıldır ve şirktir.
﴾41﴿ Allah’tan başka varlıkların korumasına sığınanların durumu, örümceğin durumuna benzer: Örümcek, (ağını) kendine bir yuva edinir, ama yuvaların en çürüğü de örümceğin yuvasıdır. Keşke bilselerdi!
﴾42﴿ Allah, onların kendisini bırakıp da ne türlü şeylere yalvarıp yakardıklarını şüphesiz bilmektedir. O, azîzdir, hakîmdir.
﴾Ankebût Suresi - 41,42﴿
﴾92-93﴿ Onlara, “Allah’ı bırakıp da taptıklarınız nerede? Size yardım edebiliyorlar veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilir.
﴾Şuarâ Suresi - 92-93﴿